Kalb-i Selim
Kalb-i Selim
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“O gün ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a selîm bir kalple gelen müstesnâ!” (Şuarâ, 88-89)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allahım, senden dinde sebât isterim….. doğru söyleyen dil ve selîm bir kalp isterim” (Tirmizî, Deavât, 23; Nesâî, Sehv, 61)
Allah Rasûlü, selim kalbin peşin hükümlerden, duygu ve düşünce kirliliğinden arınmış bir vasıfta olduğuna da şöyle işaret etmektedir:
“Ashabımdan kimse bana bir başkasından söz getirmesin! Ben sizin karşınıza (peşin hükümlerle değil) selîm bir kalple çıkmak istiyorum.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 28/4860)
Kalp, insanın gerek Allah, gerekse kullar ile münasebetlerinde merkezî bir yere sâhiptir. İmânî ve ahlâkî boyutu bu derece önemli olan kalbin, sâfiyeti bozulmadan korunması gerekmektedir. Âlimler, selîm kalbi umumiyetle “küfür ve günahlara yönelmekten uzak kalmış”, “şirk ve şüpheden arınmış”, “Allah’ın hak olduğuna, kıyametin vuku bulacağına ve öldükten sonra dirilmeye inanmış”, “bâtıl inanç ve dünyevî şehvetlere yönelmekten kurtulmuş”, “kötü ahlaktan sıyrılıp güzel ahlâk ile zinetlenmiş” ve “bid’atten kaçarak sünnetle mutmain olmuş” kalp diye tavsif etmişlerdir. (Beydâvî, IV, 106; Râzî, XXIV, 338; Kurtubî, XIII, 114; İbn-i Kesîr, Tefsîr, III, 352)