Sizin Dostlarınız
Sizin Dostlarınız!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Sizin dostunuz ancak Allâh, O’nun peygamberi ve namaz kılan, zekât veren, rükû eden mü’minlerdir.” (Mâide, 55)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Kişi, dostlarının dîni üzeredir. Bu sebeple herkes kiminle arkadaşlık yaptığına iyi baksın.” (Ahmed bin Hanbel, II, 303, 334)
Nahşebî Hazretleri şöyle bir hikâye rivâyet eder:
“Bir genç, pâdişâhın kızının kapısına gelmiş ve kendisinin ona âşık olduğunu söylemişti. Haber pâdişâhın kızına iletilince hanım sultan kapıya geldi ve gence:
«–Al şu bin dirhemi de; bir daha bana da sana da zarar verecek böyle bir şey söyleme!» dedi.
Genç vazgeçmeyince:
«–Öyleyse iki bin dirhem al!» teklifinde bulundu.
Nihâyet pazarlık on bin dirheme varınca, genç, kabul etti. Bu durumu gören pâdişâh kızı:
«–Sen beni nasıl seviyorsun ki, gözün para pul ile kamaşıp beni görmez oldu. Beni benden başkasına tercih edenlerin cezâsı nedir biliyor musun? Boynunun vurulmasıdır!» dedi ve sahte aşkı sebebiyle onu kendisinden uzaklaştırdı.
Bu hâli duyan bir ârif, düşüp bayıldı. Kendine geldiğinde şöyle dedi:
«Ey insanlar! Bakın dünyada sahte sevgilerin başına neler geliyor! Ya Hakk’ı sevdiğini iddiâ edip de O’ndan başkasına yönelenlerin başına âhirette neler gelmez ki!..»”
Sevginin büyüklüğü, gerektiğinde sevilen uğrunda yapılan fedâkarlık ve girilen risk ile ölçülür. Çok seven biri, îcâbında dostu için canını verir de bir fedakârlık yaptığı hissini taşımaz. Aşk ve dostluğu tanımayıp muhabbet ve dostluktan nasib alamayan bir kimse, kemâle erme yoluna girmemiş, nefsi ile yaşıyor demektir. Çünkü sevmeyi bilmeyenin kalbi ham toprak gibidir. Mârifet ise sevmektedir. Zîrâ varlığın sebebi muhabbettir. (Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yay.)